Yavşan Otundan Eczacılığa



İnsanoğlu henüz ilacı tanımıyor, ne olduğunu bilmiyor. İnsanoğlu başına geleni çekiyor, gününü geçirmek için yaşıyor.
Tarihin derinliklerinde neler var, bugün dahi biz de bilmiyoruz. Ama şimdiki gibi bu kadar çok ölümcül hastalık olmasa gerek. Sanırım insanoğlu doğal beslendiğinden bugün ki kadar ağır ilaçlar kullanmaya ve hastanelerde tedavi edilmeye gerek yoktu. Zaten doktor, hemşire diye de bir şey yoktu.
Allah bilir, belki de daha farklı hastalıklardan toplu ölümler oluyordu. İnsanlar üredikçe, farklı yerlerde yaşamaya yayıldıkça, yanlış yeme alışkanlıklarıda başlamış olabilir. Misal tanımadıkları otları yeme merakı gibi. Böyle durumlar oluyordu ki, zaman geldi insanoğlu bu uğurda ilaca ve tedaviye ihtiyaç duydu. Ve bu uğurda başarıya ulaşmak için insanoğlu her yola başvurdu.
Kırlardaki “Yavşanotunu (Artemisia) labadayı ( Efelek), ısırgan otunu, şeytan keleğini, kekik otunu, hatmi çiçeğini, meyankökünü, tarçını” ve daha pek çok otu ve bitkiyi tedavi olmak için ilaç olarak denedi.
Kimler bu uğurda zehirlendi, devasız derde naçar oldu bilemiyoruz, fakat sonunda; bu otlardan ve türlü bitkilerden çoğunun yararını gördü. Uzun zaman bunları ilaç olarak kullandı.
İnsanoğlu zaman içinde otları, bitkileri ilaç yapmak için laboratuvarı buldu. Bu merhaleden sonra ilaç dediğimiz haplar, şuruplar ortaya çıktı.
İlk Türk Hekimi İbn-i Sina” yalnız hekimlikte değil, bitki ve otlardan ilaçlar yaparak eczacılığında temel taşı oldu.
İlaç ile tedavi senelerce iki türlü gerçekleşti. Biri: (Günümüzde kocakarı ilacı denilen) oysa yüzyıllarca kullanılan ot ve bitkilerden oluşan tabii ilaçlar. Diğeri: ( laboratuvarların süzgecinden geçen ve teknolojinin modern yöntemlerle yaptığı sentetik ilaçlar.)
Bizim ülkemizde 1900'lü yılların başlarında henüz eczanenin ne olduğunu bilen vatandaşlar yoktu. Hasta olanın ilaç ve tedavisini Rumlar ilkel yöntemlerle yürütüyorlardı. Ta ki Cumhuriyete kadar, sonrasında her yerlere eczaneler tek tük de olsa eczaneler açılmaya başladı. Ancak yine de o yıllarda ve şartlarda Avrupa'dan İstanbul'a getirilen bir kaç çeşit ilaçlar Anadolu illerine de az miktarda dağıtılıyordu. Zamanla eczacılık okuyan gençlerimiz ve eczanelerimiz çoğaldı. Günümüzde hastanelerin çevresini sarar vaziyette eczane bolluğu var. Ne kazanıyorlar, nasıl işletme yapıyorlar bilemiyorum, ama insanımız için temennimiz “Allah hastanelere ve eczanelere muhtaçta etmesin, onları çevremizden eksik de etmesin.” Bu duygularla mesleğine ömür ,emek ve gönül vermiş;
tüm eczacılarımızın ve çalışanlarının eczacılar günü kutlu olsun...

Ayfer AYTAÇ – ayferaytac.com


..

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İŞTE FERASET

İdrîs Aleyhisselâm’ın Kıssası