Kent İçinde Bir Çok Kent

KENT İÇİNDE BİRÇOK KENT

Şehir diye bildiğimiz yerde yaşıyorduk senelerdir. 15 mahalleden oluşan, kendine özgü şirinliği olan bir şehirdi bizim şehir Isparta'mız.

Sonra Isparta büyümeye başladı mahalle sayısı arttı.  Şehrimize kent denilmeye başlandı ve bu kentimizin içinde bir başka kentler oluşuverdi. Halıkent, kent içinde ilk kent.

Halıkent bir semt oldu aslında. Fakat her geçen gün artarak yapılan yeni siteler, bu semti ‘ayrı bir şehir, ismine göre kentmiş’ havasına soktu. 
Halıkent'ten sonra Işıkkentimiz oldu, sonra Batıkentimiz, Yağmurkentimiz, Durukentimiz, Gülkentimiz, Türkeşkentimiz, Akkentimiz, derken şimdi de Ulukentimiz yaşama geçmiş. Gözümüz aydın, hayırlı olsun.

Vallahi ben gerçek Ispartalıyım ve ara sıra bir başka illere gidip gelsem de, oralarda bir süre kalsam da döner şehrime gelirim. Her defasında da Isparta'yı aynı bulurdum. Isparta benim ata ocağım. Gelişmesini isterimde özünün değişmesini hiç istemezdim. Şu kadar senedir Isparta’da yaşamışlığım var. Ne ara kent içinde kentlerimiz oluştu, beton binalar etrafımıza doluştu bilemiyorum. İnsan içinde yaşadığı şehrin büyüdüğüne inanamıyor. Tıpkı evimizin içindeki çocuklarımızın, büyüdüğünü fark edemeyişimiz gibi.

Dün, bütün gün çarşıları dolaştım. Yılbaşı hazırlığı için alış veriş yapan insanlarla görüştüm. Sonra "Epeydir şehrimin çehresini görmüşlüğüm yok, şöyle bir dünya gözümle göreyim" diye, otobüsle birkaç mahalleyi turladım. Duraklara gelip giden otobüslerin üzerilerindeki semt tanıtım levhalarını okudukça gözlerime inanamadım. Işıkkent'i, Akkent'i filan duymuştum da, Ulukent'imiz ne ara kuruldu. Yeri nerededir, ismine neden Ulu denilmiştir. Bizim burada Uludağ olmadığına göre, hangi ulular anılmak için Ulukent denilmiştir, bilmek istedim. Gördüm ki, orası da apartman sergisinden başka bir şey değil.

Allah aşkınıza başka isim aklınıza gelmiyor mu da, kent içinde her mahalleye yeni kentler ekliyorsunuz? Ben şaşırıyorum bu hallere, sizleri bilmem. Hah, bir de Yenikent mahallesi kurulacakmış yakında. Daha nice kentler olursa hiç şaşırmayın. Zaten şaşırmazsınız biliyorum. Çünkü siz Ispartalı değilsiniz. Ispartalı olsanız bile, şimdi hangi kentte oturuyorsanız, artık oralısınız. Ulukent sakiniyseniz, siz de Ulukentlisiniz demektir.

Dün otobüsün içinde bir polis memuruyla bu konuyu konuştum. Benim yadırgayışıma, onun yaklaşımı şöyle oldu: “Abla Isparta büyüyor, yakında Isparta dediğin yer İstanbul’un taksimi kadar kalır. Yeni yapılaşan semtlerde Isparta'nın ilçeleri olur.”
Olur, mu? Olur.

Konuştuğum polis memuru, büyüyen Isparta’ya yönelikte şu değerlendirme de bulundu. “Zaman geçtikçe her şey değişiyor abla. Eskiden bir polis arkadaşımız suçlu bulduğu beş kişiyi alıp karakola götürüyormuş. Şimdi beş polis bir suçluyu götürmekte zorlanıyor. Yasalar ‘suçlunun da hakları vardır’ dediğinden, polisliğinde bir cazibesi kalmadı. Her değişime normal bakacaksın anlayacağın, günümüzde hiçbir şeyi yadırgamayacaksın.”

Polis memuru böyle konuştuğu esna da, otobüsün içinde bir vatandaş içini dışarıya çıkardı. Adam nasıl tıkındıysa, yedikleri ağzından, burnundan geldi. Hani ‘insanlık halidir’ dedik, yadırgamadık. Ama kusmuğu gören şoförün üzerine doğru kaçıştı. Midesi rahat olan da bulantı geçirdi. Demek ki her şey normal gelmiyormuş, hala bazı şeyler tiksinti verebiliyormuş insan olana.

Garibim otobüs şoförü ne yapacağını şaşırdı. Kusan kişi zaten ilk durakta araçtan indi. Şoför yine kibar adammış. Ne küfür etti, ne de başka olumsuz kelime söylemedi. Her durakta yanından geçen şoföre “Sen de paspas var mı” diye sordu. Hiç birinden “Var” cevabı alamadığından, son durağa kadar otobüsü götürdü. Sonra bir marketin önüne çekti koca otobüsü, indi. Temizlik malzemesi getirip, otobüsün içini bir güzel temizledi. Yeni binen yolculara “Canım kardeşlerim, kenarda durur musunuz, üzerinize su sıçramasın. Verdiğim rahatsızlıktan dolayı özür dilerim” demeyi de ihmal etmedi. Sanki kusan kendisiymiş gibi, gelenden, inenden özür diledi.
İnanın böyle iyi insanlarımız da var hâlâ ve bu iyi insanların hatırına, hatırsız olanlarda çekiliyor velhasıl.

Halk Otobüsleri Derneği bence, ne yapmalı? Yolcuların yanında sakınmadan küfür savuran bazı şoförlerine, benim tespit ettiğim birkaç nezaketli şoför var, onları örnek diye göstermeli. İnsanın içinde bitecek her şey. İyi yetişmişse kişi, tavırları da ürpertici olmuyor.

Yine bir otobüs örneği: Halıkent Mahallesi’ne gidilen yönde, ilk kavşakta rakamlı bir market açıldı. Bu marketin tam önüne de bir durak konduruldu. Öteki duraklar arası bayağı bir mesafe vardı. Bu durak iyi oldu. Ancak, marketin önünde durak var diye, yolcu indirimi için duran otobüsler, dönüşlerinde karşı yönde durak bulunmadığı için durmuyorlar. Bekleyen beklediğiyle kalıyor. Her durağın karşısındaki yerde, ‘turnike bulunmasa da’ durak sayılmaz mı?

Bazı şoförler, duraksız yollarda bile para kazanacağım diye, yolcu alıyor. Bazılarının da durak olarak belirlenmiş yerlerde bile durmayışı, düşündürücü değil midir? 
Birkaç kez buna şahit olduğumdan ve daha öncesi bu konuyu zabıta müdürüne de bizzat söylediğimden, konunun takipçisiyim. Dün bir kez daha kucağı çocuklu bir annenin, bu belirsiz durakta apışıp kaldığını görünce, konuyu bir kez de buradan duyurayım dedim.

Yaptığımız açık aramak değil. Bazı şoförlerin prensibidir ve durak haricinde yolcu almıyordur. Bu durum da yapılmasını istediğimiz, rakamlı marketin önündeki durağın aynısından, tam karşısına da konulması. Kış geliyor, insanlar otobüs peşlerinde koşarak perişan olmasınlar. 

Ayfer AYTAÇ
ayferaytac.com

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İŞTE FERASET

İdrîs Aleyhisselâm’ın Kıssası