HAYIR YAPTIM SANDIM

 

BİR BAŞKASININ SIKINTISINI ANLAMAK

ONA VERECEĞİMİZ EN BÜYÜK HEDİYEDİR

Hayat pahalılığından yakınıp duran bir komşumun şikayetlerini azaltma, yükünü hafifletme ve sıkıntısına ortak olma amacıyla yardımcı olmak istedim. 

Niyetim tamamen halisane; istedim ki çocukları biraz huzur ortamında vakit geçirsinler.

Zira bu komşum neredeyse her gün telefon açıp iki saat kocasının maaşıyla geçinemediklerinden yakınıp duruyor. 

Bana böyle yakınan kadın, kocasına da çok sitemler ediyor. 

"Üç kuruşun bunca yıldır, beş kuruş olamadı. Koca kış geçti eve bir kilo portakal alamadın" gibi daha buradan denilmeyecek ne ağır laflar.

Duvarımız dip dibe, bağırdıkları duyuluyor.

Komşu hukuku var, Allah'ın “O'nun şanı ne yücedir” bu konuda buyrukları, peygamberimizin "Sallallahu Aleyhi ve Sellem"in "Komşusu açken tok yatan bizden değildir" diyerek duyurdukları var.

Elhamdülillah bunları bilen biri olarak komşu hakkını gözetmek, 

komşuluk hukukuna uyarak, komşuluk kuralları çerçevesinde dinimizin gerektirdiği komşu olmak istedim.

Bir marketi arayıp, emekli maaşımın ayarındaki kredi kartımın limitinden birazını komşuma feda ettim. Evinin temel ihtiyaç maddelerinin yanı sıra 

bir paket çay ilavesi ettirdim. Çayı seven milletiz ya, hora geçer diye düşündüm.

Toz şekeri unutmadım. Çocuklarına tatlı yapsın düşüncesiyle de bir paket güllaç, bir paket ceviz, süt ilave ettirdim. (Yapılanlar söylenmez ama niye diyorum bir görün.)

Market çalışanına "Komşumun kapısına kadar getirin bırakın, lakin benim gönderdiğimi söylemeyin" diye sıkıca tembihledim.

Market çalışanları denileni yapmışlar, arayıp teslimiyeti haber verdiler.

İçim huzurlu, iftar vaktini beklemekteyim.

Telefonumun çalması huzurumun içine limon sıkar gibi oldu. 

Cep telefonumuz genelde elimizin uzanacağı yerde oluyor ya, hemen kaparcasına alıp açtım.

Komşuluk hakkını gözettiğim komşum, selam vermeden, hatır saymadan başladı bed nefesini sinyal vasıtasıyla bedenime saçmaya.

Kocasına bağırırcasına şöyle diyordu.

"Gı sen kendin içmediğin çayı bana niye gönderdin! Gı sen kendin yemeyeceğin cevizi niye bana yolleyon, ben çöpcü müyüm?!"

O beni her gördüğünde kibarlıkla "Nasılsın tatlım " diyerek hatır sorduktan sonra, 

ses tonunu yükseltmeden halinden yakınıp duran,

benimle dertleşmenin kendisine iyi geldiğini söyleyen komşum gitmiş, 

yerine incelikten yoksun, sert ve kırıcı şirret bir kadın gelmişti.

"Dur komşum ne diyorsun," demeye kalmadı telefonu yüzüme kapattı.

Tekrardan marketi aradım. Ne olup bittiğini sordum.

Market çalışanı yemin ederek, komşuya benden bahsetmediklerini, lakin ısrarları sonucu kimliğimi söylemek zorunda kaldıklarını ifade ettiler.

"Peki neden elinizde kalan gıdaları gönderdiniz, ben bizzat markete gelmeyince mi böyle oldu," dedim.

O an ben de sinirlenmiş, sesimi yükseltmiştim. Kırıcı olmuştum ama elimde değildi. 

Çünkü kalp sağlığım bozuk ve yüksek tansiyon hastasıyım, böyle durumlara ani tepkiler veriyorum.

Market çalışanı çıkışmama üzüldü. Yine yeminler ederek her şeyin en iyisini gönderdiğini söyledi. 

Yalnız çay paketi bergamot aromalıymış. Telaştan dikkatlerinden kaçmış. 

Lakin komşum da telaşla yardım kolisini açınca bergamotun kokusundan rahatsız olmuş.

Ceviz de yerli ürün olmadığından dış kabuğu pürüzlü mü, tırtıklı mı, neymiş işte.

Bir bahane bulmuş, komşum her ikisini de beğenmemiş.

Ben bunları duyunca iftar vakti adeta ölüm kaygısına dönüştü.

O anlarda nasıl olduğumu, şu an ifade edemem. uzun süre kendime gelemedim.

Gece boyunca da vicdanım dürttü durdu. Ne yaptın sen böyle, market çalışanını kırdığıma mı üzüleyim, komşumu memnun edemeyişime mi, huzurumun gidişine mi, tansiyonumun fırlayışına mı yanayım, bilemedim. Bu sorularla gece boyunca cebelleştim durdum.

İşte böyle dostlar. Komşuma hayır yapayım derken, şerri markettekilere kadar bulaştı. İyilik yapayım derken, kaç kişi kötülüğün köküne inmiş oldu.

Şimdi bu olumsuzlukları nasıl telafi edeceğim? 

Hele bi


r tane daha ilacımı alıp dinleneyim, tansiyonum yerine gelince hal çaresine bakarım. Allah affetsin, zor zamanlar.

Aramızda kalsın, apartman dairesinde oturmaktan nefret eder oldum. Eskisi gibi mütevazı mekanlarda ikamet etmek isterdim. 

Hayırlı ramazanlar, bereketli iftarlar. Dostlara selam ve çokca sevgiler.

Ayfer AYTAÇ * ayferaytac.com

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İŞTE FERASET

İdrîs Aleyhisselâm’ın Kıssası