FAİZ GÜNAHI
FAİZ GÜNAHI
Resûlullah (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular:
— Miraca çıkarıldığını gece yedinci kat semâda iken başımın üstünde birtakım gök gürültüleri, şimşek ve yıldırım sesleri duydum.
Bir de baktığımda bir kısım insanlar gördüm ki öıı taraflarında
karınları evler gibiydi. Bu geniş kurullarının Binde yılanlar - çıyanlar vardı. Bunlar dışarıdan görünmekteydi Cebrail’e sordum:
— Kimdir bunlar?
Dedi:
— Onlar faizcilerdir...
Atâ Horasanı, Selâm oğlu Abdullah’ın şöyle dediğini anlatır:
-— Faizin yetmiş iki günahı vardır. Bunların en küçüğü, bir Müslümanın anası ile zina etmesine denktir. Bir dirhem fâiz, otuz küsûr kerre zinâ etmekten daha kötüdür. Şanı yüce olan Allah, iyilere de kötülere de, kıyamet günü kalkma müsâadesi verir Fâiz yiyenler ise bu müsâadeye nail olamazlar. Onlar kabirlerinden, ancak şeytan çarpmış biri gibi kalkarlar. Nitekim bu husûs, şânı yüce olan Allah’ın şu kelâmında açıkça belirtilmektedir:
— Fâiz yiyenler, kabirlerinden ancak kendisini şeytan çarpmış bir
kişi gibi kalkarlar. (Bakara sûresi, âyet: 275)
Yâni faizciler mezarlarından tıpkı aklını kaybetmiş ve çıldırmış kişiler gibi kalkarlar, düşe - kalka yürürler...
Allah ondan râzî olsun, Hattâb oğlu Ömer şöyle der:
— Kur’ân’m en son nâzil olan âyeti fâiz âyetidir. Resûlüllah sallallâhü aleyhi vc sellem, onun tefsirini yapamadan vefat etti. Bu sebeple, faizin azını da Çoğunu da terkediniz.
Allah kendisinden râzî olsun, Hz. Ali der ki:
— Resûlüllah sallallâhiî aleyhi ve sellem şu kişileri lâ’netlemiştir:
1) Pâiz yiyeni,
2) Faizcinin vekilini,
3) Fâiz alma hususunda şâhidlik edeni,
4) Fâiz işlerinde kâtiblik edeni,
5) Vücûduna döğme yaptıranı,
6) Vücûda döğme işini yapanı,
7) Hülle yapanı,
9) Zekâtın verilmesine engel olanı.
Allah ondan râzi olsun, Abdullah İbni Mes'ûd’un rivayet ettiğine
göre peygamberimiz sallallâhü aleyhi ve sellem şöyle buyurdular:
— Kişinin haram kazancından verdiği sadakaya ecir yoktur. Yine,
haram kazancından yoksul ve muhtaçlara yedirip . içirmesi de
makbul değildir. Ölürken geride bıraktığı haram kazançlar da
onun cehennemdeki azabını artırmaktan başka bir şeye yaramaz.
Ebû Rafı anlatır:
— Bir defasında ben, müminlerin halîfesi Hz. Ebû Bekir’e gümüş
bir çubuk satmıştım. Halîfe, tartmak için onu terazinin bir kefesine koydu. Diğer kefesine de dirhemi koydu. Fakat gümüş çubuk biraz ağır geldi. Bunun üzerine ondan bir miktar kesmek maksadıyla makasa davrandı. Ben, kendisine dedim ki :
— Fazlası sizin olsun, ey Resulüllahın halîfesi. O ise bana cevaben şöyle dedi:
— Hayır. Ben Resûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemin bu bahiste
şöyle dediğini işittim:
— Benzeri olan şeyden fazlasını veren de alan da cehennemdedir.
Fâiz mevzuunda peygamberimiz sallallâhü aleyhi ve sellemin bir
başka hadîsleri de şöyledir:
— Gümüş gümüşle misli misline alınıp satılır. Fazlası faizdir. Buğ¬
day da misli misline alınır, satılır. Fazlası faizdir.
Allah Resûlii, daha sonrp, a.ynı şekilde arpayı, hurmayı ve tuzu da
zikretti. Sonunda da dedi ki:
— Her kim bunları artınr veya artmasını isterse fâizcilik yapmış
olur.
Allah ondan râzî olsun, İbni Mes’ud şöyle der:
— Biz, sırf fâiz korkusuyla helâlm onda dokuzunu terkederdik.
Allah kendisinden râzî olsun, aym sözü Hattâb oğlu Ömer’in söy¬
lediği de rivâyet edilir.
Denilir ki:
— Eğer bir ülkede zinâ ve fâizcilik yaygınlaşır ve alenen yapılırsa
o ülke mahvolur... »
.Allah ondan râzî olsun, Ebû Tâlib oğlu Ali şöyle der:
— Eğer bir kimse, yapacağı iş hakkındaki bütün dînî meseleleri
öğrenmeden ticârete başlarsa faize dalar, sonra yine dalar, yine dalar, öyle ki fâize batar da batar...
Allah kendisinden râzî olsun, Hattâb oğlu Ömer der ki:
— Yapacakları işlerde derih dînî ma'lûmât sahibi olmayanlarla Öl¬
çüyü - tartıyı doğru yapmayanlar bizim çarşı - pazarlarımızda satıcılık yapmasınlar.
Sâbit oğlu Abdurrahman söyler:
— Bir ülke halkı arasında şu dört şey yaygınlaşırsa o ülkenin mah¬
volmasına izin verilmiş demektir:
1) Tartılarda eksik tartarlarsa,
2) Ölçeklerde noksan yaparlarsa,
3) Açıktan zinâ ederlerse,
4) Fâiz yerlerse.
Çünkü, zinanın yaygınlaştığı ve açıktan yapıldığı bir ülkede veba
salgını belirir. Tartıların eksik tartıidığı, ölçeklerin de noksan yapıldığı bir ülkede de kuraklık başgösterir. Fâiz yiyenlere ise kılıç çekilir. .
Ubeyd Muhârîbî anlatır:
— Allah onun yüzünü şereflendirsin, ben, çarşıda Ebû Tâlib oğlu
Ali’nin peşi sıra giderdim. Onun elinde bir tura bulunur ve ölçeği doğru tartmayan birisini gördii mü bununla o kişiye vurarak şöyle derdi:
— ölçeğini doğru yap!...
Allah ondan râzî olsun, İbni Abbâs şöyle der:
— Ey yabancılar topluluğu, size, sizden .önceki milletlerin mahvına
sebep olan iki şey bırakıldı. Bunlar, ölçü ile tartıdır...
Bir defasında peygamberimiz sallallâhü aleyhi ve sellem şöyle bu¬
yurdular:
— öyle bir zaman gelecek ki, fâiz yemeyen bir tek kişi dahi kalmayacak...Soruldu:
— Yâ Resulellah, hakîkaten odların hepsi de fâiz yiyecek mi?
Buyurdular:
— Evet. Yemek işlemiydi olsa bile ona da tozundan mutlaka bulaşacak...
Demek ki Resûl aleyhisselâmm. geleceğini haber verdiği bu zamanda, hiç bir kimse fâizin günâhından kurtulamıyacak. Çünkü fâizi bizzât almayanlar da bu işde şâhidlik yapmak, yâhut kâtib olmak veyahut da herhangi bir sûretle, fâizin alınmasına rızâ göstermek süreriyle günâha iştirâk etmiş olacaklar. îşte bu da onların günah nasibidir. Nitekim Hz.
Ebû Bekir Sıddîk söyler: : .' • — Fazlasını veren de taleb eden de cehennemdedir.
O halde müslüman bir tüccâr, müslüman bir satıcı:
1) Ticâret mevzuunda gerekli dînî ma’lûmata sâhib olmalı. Tâ ki
faizciliğe düşmesin.
2) ölçüde - tartıda dikkatli olmalı, eksik ölçüden, noksan tartıdan
sakınmalı, Zîrâ şanı yüce olan Allah, ölçüler . tartılar mevzuunda sert
emirler verdi, ölçüde - tartıda hîle yapanların şiddetli cezalara çarpılacağını duyurdu. Nitekim buyurur:
— ölçüde ve tartıda hîle yapanların yay hâline!... Ki onlar insanlardan ölçekle aldıkları zaman haklarını tanı olarak alırlar da
onlara ölçü ile yalıut tartı ile verdikleri zaman eksik verirler. Sahiden onlar, öldükten sonra; büyük bir günde, âlemlerin Rabbı
Allah'ın hükmü için insanların kabirlerinden kalkacakları günde diriitileceklerini sanmıyorlar mı? (Tatfîf sûresi, âyet: 1-6)
Sen, ey âdemoğlu, ibret al. Zîrâ, şânı yüce olan Allah, o gün için,
«büyük gün» ifâdesini kullandı. O gün, bütün insanların, Allahın huzurunda durdurulacakları, büyük . küçük bütün yaptıklarından sorulacakları ve işlediklerinin tamamını önlerinde hazır bulacakları bir gündür.
Dünyâda insanların hukuku mevzuunda âdil olanlara ne mutlu! İn¬
sanların hakkını gözetmiyenlere ise ne yazık!.. Zîrâ kıyamet günü büyük azâb onlaradır.
Tenbihül Gafilin 2
Yorumlar
Yorum Gönder